Okul çağı çocuğu olan ailede çocuğun okula başlaması önemli aile yaşam döngülerinden biridir. Çocuk ilk defa korunaklı olan baba ocağından çıkarak yeni bir ortam olan okul ortamına ve pek çok kurala alışmak ve uyum sağlamak zorundadır. Ve aynı zamanda ebeveynlerinden ayrı kalmaya da alışmak durumundadır. Aynı zamanda anne babalarda çocuğun büyüdüğüne kendilerinden uzakta olduğunda başının çaresine bakabileceğine inanmak ve alışmak durumundadır.
Bu yeni aile yaşam döngüsüne çocuğun ve ebeveynlerin alışması her zaman çok kolay olmaz. Bazıları bir süre uyum ve ayar sorunları yaşadıktan sonra bu yeni yaşam biçimine adapte olurken bazıları burada güçlük yaşar.
Çocuğun bağımsızlığını desteklemeyen tüm ihtiyaçlarını hemen karşılama eğiliminde olan kaygılı ebeveynler çocuğun ilk defa ev ortamının dışına çıkmasından tedirginlik duyacaklardır. Bu ebeveynler çocuğun kendi başına bir şey yapamayacağı, sağlığı açısından olumsuz şeyler olacağı ya da kontrolün kendi ellerinden gideceğinden kaygılanırlar.
Normal çocuk gelişiminde çocukla anne arasında bir yaşına kadar simbiyotik bir bağ vardır. Bir yaşından sonra kademeli olarak çocuk yavaş yavaş anneden ayrılmaya başlar, üç yaşında yavaş yavaş anneden kopar.
Çocuk altı yaşlarına geldiğinde anneden ayrılmakta güçlük yaşıyorsa okul fobisi gelişebilir.
Okul fobisi çocuktan ve anneden kaynaklanan nedenlerle oluşabilir. Yani anneden ve/veya çocuktan kaynaklanan nedenlerle çocuk anneden ayrılamaz. Okul korkusu aslında çocuğun altta yatan duygusal sorunlarına bir reaksiyon olarak ortaya çıkar. Çocuk anneye yapışır, anneden ayrılamaz. Bu nedenle çocuğun ayrışmasının yavaş ve sağlıklı gelişmesine özen gösterilmelidir.
Okul fobisinin iki önemli dinamiği anneden ayrılınca kötü şeyler olacağı korkusu ve sevdiği ve bağlandığı kişinin başına kötü bir şeyler geleceği endişesidir. Bu çocuklar ağır kaygı yaşarlar, perişan olurlar. Okul ve aile çoğu zaman çocuğun yaşadığı sıkıntıyı anlayamaz.
Çocuk baş ağrısı, bulantı, kusma, karın ağrısı şeklinde fiziksel belirtiler de gösteriyorsa bu işin ciddi olduğunu gösteren bir ipucudur. Çocuk okulda olmadığı zaman rahatlar, bu belirtiler ortadan yok olur. Okula gideceği zaman tekrar başlar.
Çocuğun anneye babaya aşırı bağımlı olması, daha önceki ayrılmalara aşırı reaksiyon göstermiş olması, duygusal sosyal gelişim açısından bulunduğu kronolojik yaşın olgunluğuna erişmemiş olması okul fobisine neden olabilir, yatkınlık yaratabilir Diğer bir neden çocuğun bağımsızlığını desteklemeyen tüm gereksinimlerini anında karşılama temayülünde olan ebeveyn tutumlarıdır.
Bu çocuklar genelde ebeveynleri ile yatan, ağlama, ağlama tutturma gibi tepkisel davranışlar sergileyen, evin dışında vakit geçirmekten pek fazla keyif almayan çocuklardır.
Okula gitmek istememe de okulla ilgili olumsuz bir şeylerin olacağı bir ihtimal olarak daima akılda tutulmalıdır. Belki bir şekilde çocuğa yalan söyleniyordur. Anne gizlice okuldan uzaklaştırılıyordur. Ya da okul annenin okulda kalmasına izin vermiyordur. Ya da çocuk bir şekilde bir arkadaşı ya da öğretmeni ile sorun yaşıyor olabilir. Ayrıca okulla ilgili çocuğun kaygılarının gerçek olabileceği gibi hayali olabileceği de çocuk terapisti tarafından akılda tutulmalıdır.
Okula uyum sürecinde öğretmenin aceleci, tahammülsüz tutumu annenin babanın çocuğu okuldan haber vermeden aniden bırakıp kaçmaları, söz verilen saatte çocuğu okuldan almamak, gibi olumsuz okul yaşantısı deneyimleri de çocukta okul korkusuna yol açabilmektedir.
Ayrıca davranış ve uyum sorunu olan çocuklarda, kaygılı çocuklarda okul fobisi görülebilmektedir.
Diğer taraftan okula yeni başlayan çocuklarda kaygının görülmesi doğaldır. Ancak okul korkusunda çocuğun tepkileri aşırı yoğundur. Çocuğun gelişimsel döneminin özelliklerine uymayacak bir şekilde şiddetlidir. Bu tepkiler okula gitmek istememe, sıkıntı ve korku, anneden babadan ayrılmada mide ağrısı, karın ağrısı, baş ağrısı gibi bedensel belirtiler hatta uykuda ayrılmaya yönelik kabuslar şeklinde olabilmektedir.
Genellikle 7-8 yaşlarında en sık olarak görülen okul fobisinin temel örüntüsü ebeveynlerden, evden ya da tanıdık ortamlardan ayrılmaya gösterilen aşırı kaygıdır. Bu çocuklar kötü şeyler olacağından annesinin babasının hastalanacağı veya kaza geçireceğinden kendilerine yaklaşan kişinin zarar vereceğinden korkarlar. Hatta kendilerine kötü bir şeyler olabileceği, ya da kaybolacağından endişelenebilirler. Bu çocuklar uykuya dalana kadar yanlarında birinin olmasını isteyebilirler.
Okul korkusuna terapötik yaklaşımda anneden ayrışmayı sağlamada güven en önemli şeydir. Bir kere çocuk gittiği her ortamda güvende olmalıdır. Terapi süreci boyunca anne çocuk etkileşimi etrafında yoğunlaşarak çocuğun güven oluşturmasına yardımcı olunmalıdır. Güveni sarsan en önemli şey çocuğa yalan söylemektir. Bu nedenle çocuk okuldan zamanında alınmalı ve ne pahasına olursa olsun çocuğa asla yalan söylenmemelidir. Çocuğa yerine getirilemeyecek sözler verilmemelidir.
Ayrışmayı sağlama sürecinde diğer önemli bir husus anne yerine geçen bir modelin konmasıdır. Okul ortamında anne yerine geçecek olan anne modeli öğretmendir.
Okul korkusunda psikolojik yaklaşımda çocuk terapisti, anne çocuk arasındaki ilişkiyi yeniden organize ederek temel güveni oluşturmaya yönelik çalışmalara özen göstermelidir. Terapist annenin ve çocuğun kaygılarına ayrı ayrı seslenmelidir. Ayrıca çocuğun okulla ilgili herhangi performans kaygısı ya da sosyal fobisi olup olmadığı değerlendirilmelidir.
Eğer daha önceden çocuk ayrılığa olumsuz bir tepki vermişse bu çocukların ayrılığa ve bağımsızlığa yavaş yavaş alıştırılmalarında fayda vardır.
Okul korkusuna psikososyal yaklaşımda aile, çocuk , okul ve öğretmenin işbirliği ve etkileşimi doğrultusunda yaklaşılması büyük fayda sağlar.
Ayrıca okul fobisi olan çocuklara bireysel psikoterapi ve aile terapisinin yanı sıra bilişsel yöntemler ve gevşeme teknikleri ile çocuğun kaygısı ile baş etmesine yardımcı olunmalıdır.
Aile terapisi çerçevesinde çocuğun tutarlı sevgi ve güven gereksinimlerinin karşılanması, yaşam olaylarına çocuğun hazırlanması (hastalık, taşınma vb.) gibi konularda aileye destekleyici şekilde yardımcı olunur.
Okul korkusuna okul reddi de eşlik ediyorsa bu ciddi bir durum sinyali olarak alınmalı ve derhal okul, aile ve öğretmeni de kapsayan destekleyici bir tedavi planı çerçevesinde hareket edilmelidir. Çocuğun okulda kalma süresi kademe kademe artırılmaya çalışılmalıdır.
Diğer taraftan durum ne olursa olsun çocuğun içsel güçleri daima uyum sağlamaya ve ileriye yönelik hareket etmeye programlıdır. Terapistin görevi çocuğun bu içsel güçlerini ortaya çıkarmada ebeveynlere ve çocuğa rehberlik etmektir.
Shu. Güldane KAVGACI
Aile ve Evlilik Danışmanı & Cinsel Danışman